Âdemoğluna Verilmiş En Büyük Nimet İmandır

Âdemoğluna Verilmiş En Büyük Nimet İmandır

Allah-u Zülcelâl hepimize razı olacak şekilde amel-i salih nasip etsin. Bizi kendi nefsimize bırakmasın. O nefsimizi hayırlarda kullansın, inşallah.

Bunu bilmemiz lazımdır Âdem Aleyhisselam'dan beri bütün insanlar ölünceye kadar imandan daha kıymetli bir şey Âdemoğullarına verilmemiştir. İnsanlara ve cinlere yeryüzünde imandan daha kıymetli bir şey verilmemiştir. Böyle olduğu için bu imanın kıymetini bilmemiz lazımdır. Çünkü iman insanı Allah'ın gazabından, cehennem azabından muhafaza eder; Allah'ın rızasına ve cennet-i âlâya müstahak eder. Bunu da dikkat ederseniz Allah-u Zülcelâl karşılıksız olarak Âdemoğullarına vermiştir.

Her insan annenin karnında yaratıldığı zaman Melek Allah-u Zülcelâl’e soruyor:

“Ya Rabbi, bunu imanlı olarak mı, imansız olarak mı yazayım?”

Biz ne yapmışız annemizin karnında iken? Daha Allah-u Zülcelâl’e bir ibadet, bir amel yapmış mıyız? Hayır. Bak karşılıksız olarak Allah-u Zülcelâl, elhamdülillah meleklerine emretmiş; “Bu kulumu imanlı olarak yaz,” demiştir. Hepimizi o iman buraya getirdi, buraya misafir etti. Onun için bu imanın kıymetini çok bilelim.

Dedik ya yeryüzünde Âdemoğullarına olarak verilmiş her şeyden daha üstün nimet, iman nimetidir. Elhamdülillah, Allah'a şükürler olsun ki Allah azze ve celle bizi imanlı olarak yaratmıştır ve bu imanın kıymetini bilmemiz, onu muhafaza etmemiz lazımdır.

Nasıl insanların yanında altın kıymetlidir. Bunun için altını saklarken birbirlerine değmemesi için, gramı eksilmesin diye pamukların içine sararak saklıyorlar. İşte bizim de imanımızı böyle muhafaza etmemiz lazım. Onu muhafaza etmesi nasıldır? Günahlardan muhafaza olmakla, Allah-u Zülcelâl'in emir ve nehiylerini yerine getirmekle imanımızı muhafaza etmiş oluyoruz.

Bu imanı muhafaza etmesi için daima kulun gayret göstermesi lazımdır. Daima iyi kişilerle oturup kalkması lazımdır. Kötü kişilerden uzak durması lazımdır. İmanını kuvvetli yapacak sebeplere başvurması lazımdır. Bu sebepleri çoğaltalım, daima Allah'ın evine gidelim, Allah'ın misafir olalım.

Allah-u Zülcelâl misafirini boş çevirmez, imanımızı muhafaza eder. Kıyamet günü bizden razı olur, cennet nimetleriyle karşılığını verir, inşâ Allah-u Teâlâ.

Peygamber aleyhisselatu vesselam bir gün ashab-ı kiramına şöyle buyurmuş; şu ayeti kerimeyi okumuş:

“İhsanın (iyi davranmanın) mükafatı ancak iyiliktir.” (Rahman, 60)

Sonra sormuş:

“Biliyor musunuz ne diyor Allah-u Teala? (İyiliğin mükafatı derken neyi kastediyor?)”

“Nedir ya Resulallah?”

Şöyle buyuruyor Peygamber aleyhisselatu vesselam:

“Kim Allah azze ve cellenin huzuruna ona nasip ettiği imanı (muhafaza ederek) gelirse onun mükafatı cennettir.” Buyuruyor.

İşte ayet-i kerimenin manası budur, yani “İyiliğin karşılığı iyiliktir,” demek, “İmanın ve taatin karşılığı cennettir,” demektir. Allah-u Zülcelâl kime iman nasip etmişse o da bunu muhafaza ederse, kıyamet

gününde ona cenneti nasip eder. İşte biz bu imanı nasip muhafaza edelim ki kıyamet gününde de Allah bize cennet-i âlâyı versin.

Cennet de Allah'ın rızasıdır. Bazı Evliyalar demişler ki:

“Allah'ın rızası cennette olduğu için ben oraya girmeyi çok istiyorum.”

Allah'ın gazabı da cehennemdedir, Allah muhafaza etsin. Kime Allah-u Zülcelâl gazaba gelirse onu cehenneme atar, kimden de razı olursa onu cennete koyar. Onun için Peygamber aleyhisselam ashabına:

“İmanınızı yenileyin, tazeleyin.” Diyordu.

“Nasıl imanımızı tazeleyelim, Ya Rasȗlallah?” diye sordular.

“La ilahe illallah, diye zikretmeyi çoğaltın.” (Ahmed bin Hanbel; Müsned , II/359) buyurdu.

Demek ki bize gaflet geldiği zaman hemen “La ilahe illallah,” diyelim, imanımızı tazelenmiş oluruz. Ne kadar “la ilahe illallah,” dersek o kadar imanımız kuvvetli olur.

Elimizden geldiği kadar Allah'ın zikrinden gafil kalmayalım, daima Allah'ın zikrinde, ibadetinde bulunalım. Allah-u Zülcelâl dünyadan ayrılırken imanımızı muhafaza edecek, inşallah.

Allah'ın Mahlukatına Şefkat

Daima Allah-u Zülcelâl'in kullarına karşı şefkati olalım. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

“Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet edecek.”(Ebû Dâvûd, Edeb, 58)

Siz yeryüzünde birbirinize karşı merhametle davranırsanız Allah-u Zülcelâl de, melekleri de size merhametle davranacak. Allah-u Zülcelâl'in daima merhametini, rahmetini, fazlı, keremi ve ihsanını isteyelim. Daima dua edelim. Kendimizi aciz ve muhtaç bir kul olarak, Rabbimizi de kudret ve azamet sahibi olarak tefekkür edip o şekilde daima dua edelim. Daima ona karşı taatte bulunalım.

Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam demiş:

“Ya Rabbi kışımızı kış yap, yazımızı yaz yap.”

Zamanımızda yaz aylarında seller oluyor, kış aylarında kuraklık oluyor. Yazın yağan yağmur felaket getiriyor. Kışta böyle bir yağmur gördünüz mü? Böyle bir felaket gördünüz mü kışta?

Halbuki kış yağmur zamanıdır, rahmet zamanıdır, kar yağma zamanıdır. Kışın kar yağması bereket getirir. Yazın, mahsullerin toplanacağı zaman yağması ise felaket getiriyor. Onun için Peygamber aleyhisselam demiş; “Kışımızı kış yap ya Rabbi, yazımızı da yaz yap.”

Küçükken biz yaz mevsiminde bir damla dahi yağ yağmur yağdığını görmedik. Allah-u Zülcelâl kışımızı kış yapıyordu, yazımızı yaz yapıyordu. Dua etmiyoruz ki…

Sorun, kim diyor; “Ya Rabbi kışımızı kış yap, yazımızı yaz yap.” Diye…

Sanki dünya böyle kendi kendine gidiyor, geliyor. Hepsi Allah'ın emriyledir. Allah'ın emri olmasa bir damla su yukarıdan gelmez.

Her şey Allah'ın emriyledir. Öyle olduğu için daima Allah'tan iyilik isteyelim, nimet isteyelim, rahmet isteyelim.

“Ya Rabbi gazabından muhafaza et,” diye Allah'a yalvaralım. İşte birbirimize merhametle, şefkatle davranırsak, hatta Allah'ın mahlukatına, hayvanlarına dahi şefkat ile davranırsak Allah da bize merhametle davranacaktır.

Eğer insanlar birbirlerine merhamet ile davranırlarsa bütün hayırlara sahip olurlar. Birbirlerine karşı merhametle davranmadıkları zaman bütün hayırlardan mahrum olurlar.

“Allah Bizi Görüyor”

Daima elimizden geldiği kadar Allah-u Zülcelâl'in bizimle beraber olduğunu unutmayalım. Nerede olursak olalım, bilelim ki Allah-u Zülcelâl bizimle beraberdir. “Allah beni görüyor,” diye devamlı murakabe halinde olmak, insanın ahlakını da düzeltir. Çünkü diyecek ki, “Allah beni görüyor.”

“Allah böyle emretmiş, şunu yasaklamış,” diye daima Allah-u Zülcelâl'in emir ve nehiylerini yerine getirecek. Murakabe halinde olmak insanı güzel ahlak sahibi yapar.

Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam buyuruyor hadis-i şerifinde:

“İçinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimseler güzel ahlâk sahibi olanlarınızdır.” (Tirmizi, Birr 71)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme en yakın olmak ne kadar kıymetli! Cennete girersin ama senin yerin nerede, Peygamber aleyhisselatu vesselamın yeri nerede?

Ama Peygamber sallallahu aleyhi vesellem diyor ki: “Kim güzel ahlak sahibi olursa bana en yakın odur.”

Kim kıyamet gününde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yakınında olursa en güzel, en yüksek, en kıymetli makam sahibi olur. Sübhanallah! Allah-u Zülcelâl bir kişiye güzel ahlak verdiği zaman her şeyi ona vermiştir.

Peygamber aleyhisselam diyor:

“Bir mümin, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 7; Tirmizî, Birr 62)

Güzel ahlak sahibi olmak en kolay bir şeydir. En rahat olan bir şey, onu yapınca çok ferahlanıyorsun, çok rahat etmiş oluyorsun. Hem mümin kardeşini rahat ettirmiş olursun.

Güler yüzlü olursun. Onunla beraber yumuşak oluyorsun. Onu da rahat ettiriyorsun. Kendin de güzel bir yaşantı sahibi oluyorsun, mümin kardeşini de aynen böyle güzel bir yaşantı sahibi etmiş oluyorsun. Böyle olduğu için Allah seni çok yüksek makamların sahibi ediyor. Kolay bir şey.

Her gün oruç tutmak, her gece akşamdan ta sabaha kadar namaz kılmak… Kim yapabilir? Peygamber Efendimiz aleyhisselam: “Güzel ahlak sahibi olan kimse sanki bütün geceyi ibadetle bütün gündüzü oruçla geçirmiş gibidir.” Buyuruyor.

Elimizden geldiği kadar güzel ahlak sahibi olmaya çalışalım. İnşallah bizim hizmetimize de çok yarıyor. Sen güzel ahlak sahibi olursan insanlarla konuştuğun zaman seni severler, senin dediğini yaparlar.

Peygamber aleyhisselamın ashapları birbirlerinin yanında oturduğu zaman;

“Peygamber aleyhisselam en çok beni seviyor,” diye düşünüyorlardı.

O da diyor; “Beni en çok seviyor,” bu da diyor “Beni en çok seviyor.” Herkes, “En çok beni seviyor,” diyorlar. Peki nasıl oluyor? İşte böyle, anladınız değil mi?

Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam güler yüzle, güzel ahlak ile davranarak herkesi razı ediyordu. Herkesin gönlünü alıyordu. Onun için herkes diyordu: “En çok beni seviyor,” diye.

İşte Peygamber aleyhisselam dünyayı böyle fethetti. Güzel ahlakla…

İman Eden Arabi

Bazı kafirler Peygamber aleyhisselama eziyet ediyorlardı. Ashab-ı kiramlar onların üstüne gitmek istiyorlardı, silahla onlara vurmak, öldürmek istiyorlardı. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem “Durun, sakin olun,” diyordu.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashâbıyla bir toplantı hâlindeydi. Elinde bir keler yani kertenkele ile bir Arabî geldi.

- Bu kalabalık kimin başına toplanmış? diye sordu. Oradakiler:

- Peygamber olduğunu söyleyen Zât’ın etrafında, dediler… O bedevî kalabalığı yardı, Resûlullah aleyhisselatu vesselam’ın karşısına geçti ve şöyle dedi:

- Yâ Muhammed, senden daha çok kendisinden nefret ettiğim birisini anneler karınlarında taşımadı. Eğer kavmim beni aceleci olarak isimlendirecek olmasaydı, Seni öldürür ve bununla bütün insanları sevindirirdim…

Bunun üzerine Hz. Ömer radıyallahu anh;

- Yâ Resûlallah, bırak şunu öldüreyim, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

- Bilmez misin; halim nerede ise peygamber olacaktı. (Yani yumuşak huyluluk kişiyi neredeyse peygamber yapacak bir haslettir,) buyurdu. Arabi Resûlullah aleyhisselatu vesselamın önüne avladığı keleri atarak:

- Şu keler, sana iman etmedikçe ben de sana îman etmeyeceğim! dedi. Rasȗlullah aleyhisselatu vesselam:

- Ey keler! Sen kime ibadet ediyorsun? diye sordu. Keler, oradaki herkesin anlayacağı fasih bir Arapça ile:

- Semâda Arş’ı, yerde saltanâtı, denizde yolu, cennette rahmeti, cehennemde azâbı olana ibâdet ediyorum, cevabını verdi.

- Ey keler, ben kimim? diye sordu. Keler;

- Sen Âlemlerin Rabb’inin Resûlü ve peygamberlerin sonuncususun. Seni tasdik eden kurtuluşa erer, Seni yalanlayan da hüsrâna uğrar! dedi. Bunu işiten bedevî şunları söyledi:

— Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Sen de Allah’ın Resûlü’sün. Allah’a yemin ederim ki; sana geldiğimde, yeryüzünde kendisine senden daha çok kızdığım bir kimse yoktu. Ve yine Allah’a yemin ederim ki, şu anda sen bana, canımdan ve babamdan daha sevimlisin. Ben sana iman ettim.

Sonra bu adam sayesinde bin kişi Müslüman oldu ve cihada katıldı.” (Taberânî, Mu‘cemü’s-Sağîr, II, H. No: 653)

Bak birkaç dakika içinde nasıl değişti bu kişi. İşte güzel ahlak böyledir. Halim olmak, daima Allah-u Zülcelâl'in rızasını kazanmak için gayret göstermek lazım.

Nasihat En Büyük Yardımdır

Peygamber aleyhisselatu vesselam kendi ümmetine nasihat yapmış, böyle demiştir:

“Kim bir Müslüman"ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim darda kalan bir kimsenin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya ve âhirette onun işlerini kolaylaştırır. Kim bir Müslüman"ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun ayıplarını örter. Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”(Ebû Dâvûd, Edeb, 60)

Nasıl insanların aralarında dünyada yardım varsa ahiret hususunda yardımcı olmak her şeyden daha üstündür.

Dünya hayatı fani olduğu halde, dünya işleri için birbirine yardımcı oluyorsun. Diyelim ki bir arkadaşımız imanlı olduğu halde namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, imanı var her günahı yapıyor.

Sen ona nasihat etmek suretiyle yardımcı olursan, ona nasihat edersen “Bak ölüm var, bu dünya bitecek, öldükten sonra bu şekilde gidersen azap göreceksin devamlı olarak. Halbuki çaresi vardır. Tevbe etmek mümkündür. Tevbe Allah'ın merhamet kapısıdır. Gel, tevbe et, Allah seni affedecek.” Diye bu şekilde ona yardımcı olduğun zaman, bu yardım her şeyden daha üstündür, kıymetlidir.

Biz görmemişiz, görmek ile işitmek bir olmaz. Cehennem azabını insan görürse ancak o zaman bilecek. Görmediği zaman fazla anlamaz.

O arkadaşın cehennem ateşinden muhafaza olmak için eğer tevbe ederse zikir, ibadet yaparsa sen ona en büyük yardımı yapmış oluyorsun. Onun için elimizden geldiği kadar arkadaşlarımıza bu tevbeyi anlatalım. Şeytanın yolundan Allah'ın yoluna döndürelim.

Şeytanla arkadaşları hepsi cehennemdedirler. O cehenneme çağırıyor; “Gelin benimle beraber cehenneme gidin,” diyor.

Allah-u Zülcelâl ve melekleri de bizi cennete çağırıyorlar. Allah-u Zülcelâl’in emrettiği gibi yapalım. O bizim Rabbimizdir, bizi seviyor. Bizi sevdiği için daima merhamet ediyor. Güzel yolu, cennetin yolunu göstermiş bize.

Bak şimdi anlattık ya güzel ahlak hem kolay hem mükafatı çok. Böyle olduğu için elimizden geldiği kadar hepimiz birbirimize yardımcı olalım. Bilhassa ahiret bakımından tevbeye davet etmek için mümin kardeşlerimize anlatalım.

Her birimiz bir kişiye sebep olursak bu caminin iki katı, öbür gün gene bir kişiye sebep olursak her birimiz iki katı daha olur, buralara sığmaz. Ama demek ki biz çalışmıyoruz. Çalışalım. Kıyamet gününde o insanlar, “Allah senden razı olsun. Sen beni cehennem ateşinden kurtardın beni cennete müstehak ettin. Allah'ın azabından beni muhafaza ettin.” Diyecek.

Bu şekilde birbirimizi seveceğiz. Münafıklar da, kafirler de birbirlerini cehenneme çağırdıkları için, “Allah seni kahretsin. Sen beni bu cehenneme müstahak ettin. Sen beni günaha sevk ettin.” Diyecek. Bu şekilde iyi kişiler birbirlerini sevecekler kötü kişiler de birbirlerine kahredecekler.

Allah-u Zülcelâl hepimize razı olacak şekilde amel-i salih nasip etsin. Bizi kendi nefsimize bırakmasın. O nefsimizi hayırlarda kullansın, inşallah.



Türk Polis Teşkilatının 179. Kuruluş Yıldönümü

Türk Polis Teşkilatının 179. Kuruluş Yıldönümü

KGK ailesi iftar serisinin son durağı İstanbul oldu.

KGK ailesi iftar serisinin son durağı İstanbul oldu.

BAYRAMLAR TOPLUMU SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ZEMİNİNDE BULUŞTURUYOR

BAYRAMLAR TOPLUMU SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ZEMİNİNDE BULUŞTURUYOR

BELEDİYE BAŞKANI DR. EVREN DİNÇER, RAMAZAN BAYRAMI DOLAYISI İLE KU...

BELEDİYE BAŞKANI DR. EVREN DİNÇER, RAMAZAN BAYRAMI DOLAYISI İLE KU...

Ankara’da KGK 6’ıncı iftar buluşması gerçekleşti.

Ankara’da KGK 6’ıncı iftar buluşması gerçekleşti.

Tatar, ABD’nde konuştu: Haksızlıklara sabrımız kalmadı.

Tatar, ABD’nde konuştu: Haksızlıklara sabrımız kalmadı.

BELEDİYE BAŞKANI DR. EVREN DİNÇER MAZBATASINI ALDI

BELEDİYE BAŞKANI DR. EVREN DİNÇER MAZBATASINI ALDI

AKSARAY EMNİYET MÜDÜRLÜLÜĞÜ ASAYİŞ ŞUBEDEN HUZUR DENETİMİ

AKSARAY EMNİYET MÜDÜRLÜLÜĞÜ ASAYİŞ ŞUBEDEN HUZUR DENETİMİ